09 Kasım 2008

"yaz" dedi içses.

gözlerim yanıyor. gece konserdeydim, sonra peyote, sonra ev, çay, uyumak için yatmak, acıkmak, abuk subuk düşünmek, uyuyamayıp kalkmak, yine çay, bilgisayar, yazılar okumak, zaman geçirmek..

güneş de iyice yükseldi. dün ne güzel bulutluydu, akşama kadar uyudum.. bugün hem uyumak istiyorum hem de uyumayıp şu hep ertelediğim ayıklama işlerini yapmak..

insan acaip birşey. ne istediğini biliyor ama bilmiyor. ya da ben öyleyim sadece. çok kararsızım ama çok kararlıyım.. kararsız deyince kimya geldi aklıma. labaratuar, fakülte, üniversite.. özledim gibi sanki, ama kesinlikle de geri dönmek istemiyorum.

midem yanıyor. karnımı da doyurdum halbuki.. bu sıkça oluyor aslında. aç kaldıktan sonra doyuruyorum karnımı ama bir süre sonra yeniden sanki açmışım gibi midem yanıyor. gastrit böyle bir şey mi acaba?

çağrışımdan çağrışıma koşturmakta boş beyin. "boş" da olmadı, şimdi başka kelime de bulamadım. neyse. dün sabah rüyamda Sezen Aksu'yu gördüm. ilginçti. deniz kıyısında evi varmış oradaymışım falan. sıkıntılı bir rüyaydı. öyle hatırlıyorum. biraz bulanık.
çok rüya görüyorum. sonra o rüyalarda gördüğüm bir mekan, duyduğum bir ses (bir ses deyince sakin geldi aklıma şimdi) ya da o an tanımadığım bir kişi çıkıveriyor bir şekilde hayatta karşıma. şimşek çakması gibi ani bir şekilde rüyam geliyor gözümün önüne, "aha ben bunu rüyamda görmüştüm" diyorum ve seviniyorum nedense. neyine seviniyorum onu da bilmiyorum, bir faydası da olsa bari. abuk bir mutluluk oluyor, sonra geçiveriyor zaten.

bu saatte durde grubundan mail geliyor. pazar pazar.. hani haftaiçi olsa işyerine gidip o an yapacak başka bir şey bulamayan biri mail yazayım bari demiştir diyeceğim de, ne uğraşıyorsunuz ki.. birkaç ay önce baktım ki maillerin hiçbirini okumadan silmeye başlamışım, her baktığımda 100e yakın mail oluyor, e bari ayrılayım gruptan dedim ayrılmak için mail attım ama halen ayırmadılar beni gruptan. çok benimsemişler sanırım. gerçi neyimi benimseyecekler onu da bilmiyorum ya neyse. evet ırkçılığa dur demek lazım da, mail grubuyla falan olacak iş değil o. kızmayın şimdi bana.

bernard butler dinliyorum. sanırım ilk defa. ya da daha önce dinlemişimdir radyoda, peyotede, sağda solda. ama adını bilerek ilk defa dinliyorum. aha! evet biliyorum bu şarkıyı. hah işte, müzisyenini bilmeyip şarkı adını bildiğim, şarkı adını bilip müzisyenini bildiğim, ya da ikisini de bilmediğim ve uzuun zamandır aradığım şarkılar var diyorum ya, bu da onlardan biri işte. sonra bir şekilde ele geçiyor o şarkı, "aha! evet biliyorum bu şarkıyı" diye sevindirik oluyor insan. şu rüya meselesi gibi. minik sevinme ancıkları. ancık deyince küfür gibi oldu :) haha.

çayım soğumuş. sigaram da bitti. evet bırakacağım sigarayı. valla. ama şimdi değil. 23 olunca. 1 yıl sonra yani. gerçi bıraksam da arada içerim, özellikle alkolün yanında. ama bırakacağım. söz verdim kendime. nedenini bilmiyorum gerçi, neden 23 olunca falan onu da bilmiyorum ama öyle.

kulübesinin çatısına çıkıp yatan bir köpeğim var. küçükken snoopy izlediğim / okuduğum zamanlar öyle bir köpeğim olmasını isterdim. oldu. değişik bir his. şu an kulübede yaşamıyor ama 6 ay önce, ben henüz ev tutmadan önce öyleydi. şimdi yine kulübeyi koysam salona, çıkar çatısına yatar. rintintin'i al, snoopy'le karıştır, bunu bir golden retriever yap, al sana benim kız. öyle işte.
bir de kedim var, aslında belki de uyuyamama sebep odur. deli gibi evin bir ucundan diğer ucuna koşturuyordu.. odanın dışına atıp kapıyı da kapattım ama pıtır pıtır bir rahat durmadı velet. beni uyutmadı ya, şimdi geçmiş hanımefendi yatağın üstüne kurulmuş, uyudu uyandı da yalanıyor.. ayıp yahu...
kediler garip canlılar, bunu da beslersem bir bağ kurar da severim diye getirdim eve. köpekleri daha çok seviyorum. köpekleri sevenleri de seviyorum. köpekleri sevmeyenleri sevmiyorum demeyeceğim, onları da seviyorum ve onlara köpekleri sevdirmek istiyorum.
yanında çalıştığım veteriner Mustafa Bey böyle anlatır hep: "hayvan sevmeyen insan yoktur, hayvan sevmeyi bilmeyen insan vardır. küçüklüğünden beri 'aman ısırır-aman tırmalar-kuduz olursun'larla büyütülünce ya da hiç hayvanla tanışmayınca sevmeyi de bilmiyorlar..bıdı da bıdı" şeklinde hep aynı kalıp cümleleri söyler karşısındakine bu konu açıldığında.
Böyle hep aynı cümlelerle anlatan insanlar var bir de değil mi? hani karşımızdakini dinlerken bir yandan neler söyleyeceğimizi tasarlarmışız ya beynimizde, bu tasarılardan birini "mükemmel bu yaa süper anlatım buldum" gibi bir çeşitlemeyle bir hikayeyi seçip kalıp yapıyor beyin galiba. "Onlar" diye bahsediyorum ama galiba ben de bazı konularda aynı şeyi yapıyorum. yapmayan insan var mıdır, onu da pek sanmıyorum ya neyse. sanırım bilinçaltının işi bu.

saat 10'a geliyor. iyice yanıyor gözlerim. uyumalıyım. öfff.. uyandığımda tahminimce 21 falan olacak saat. gitti koskoca pazar günü. acaba bu akşam uyanmayıp da direk pazartesi sabahına mı uyansam? belki şu her yerime batan ağrılar geçer, biraz daha dinçleşirim. kronik yorgunluk çekiyorum evet.

daha da sıkıldım. yaz yaz nereye kadar. haydi yetsin bu.

Hiç yorum yok: