29 Haziran 2008

isyanım var ulan!

"Boşver" dedi.. "Onlar 5-0 önde başlamışlar hayata senden."
İsyan etmek üzereydim tam da o anda. Düzene..
Ettiğim küfürler sinirimin geçmesine yetmiyordu, e elimden de birşey gelmiyordu. zaten onaydı ya sinirim..
Ettiği bu laf karşısında birşey demedim. Zaten tüm diyeceklerimi içimden diyordum.. Anlatsam da anlamazdı ne demek istediğimi, neye böylesine isyan ettiğimi. Sanıyordu ki ben kendimi kıyaslıyordum o "onlar" diye bahsettiği insan kısmıyla. Oysa ki bu değildi ki benim derdim..

......

Yazı yazıyordum, tıkanıverdim yine kaldı öyle.. Son zamanlarda yazma isteği arttı bende, ama hep de yazamayacak durumdayken geliyor kelimeler dilime..

......

İstanbul güzel, İstanbul güzel de; içinde yaşayanlara her gün tonlarca küfür savuruyorum.. Lan içine etmişler şehrin.. Ve ağır bedel ödüyorum seçtiğim hayat yolunda ilerleyebilmek için. Bazen de isyan edecek kadar doluyorum işte..

Hele yaptığım iş lüks bir sektörde ya, hizmet alanlar da hep ağır kişiler oluyor. Paralı kişiler.. Öyle evlere gidiyorum ki aklın durur. Neler görüyorum.. Benden kaç yaş küçük kız mercedes clk 200 kompressor kullanıyor falan. Sonra düşünüyorum, lan bu kız köpeğine "otur" demeyi beceremiyor, tahminimce de ne müzik bilir ne kültür, ne de hayattan zevk almayı.. Sonra kendime bakıyorum, "lan" diyorum, "o değil ben hakediyorum böylesine imkan sahibi olmayı".. Bir çeşit kıyaslama mı bilmiyorum, kıskançlık bile olabilir... Sonra da başlıyorum bu düzene küfretmeye.. Düzenin yeterince küfür yediğine kanaat getirdiğimdeyse başlıyorum kendi kendime konuşmaya.. Hani savunduğumuz eşitlik? Hani her bebek eşit doğuyordu?
"Lan" diyorum, "ben seçmedim ki böyle olmasını.."


Kızıyorum..
Lan, bir şehrin nasıl bu kadar içine edilir?! Ayrı kaldığım 7 yılda nasıl da doluvermiş İstanbul.. Nasıl da kaygısız, duyarsız ve saygısızlaşmış şehrin kalabalığı...
Ben de pek çok şeye kızıyorum, yerin dibine girmek ya da hiç çıkmamak evimden istiyorum; ama benim skıldığım şehrin kendisi değil. Yaz da geldi, gitsin herkes tatiline, bana bıraksınlar sokakları, uzun uzun yürüyeyim, işime yetişmek için bisikletle giderken milyonlarca insan fırlamasın önüme falan..
Çok şey istiyorum.
Zeytinli'ye gitmek istiyorum en çok. Gideyim, arkadaşlardan Lütfi'nin evi varmış orada. Sakinlerle konuşmuştuk, erken gidelim, bir 10 gün geçirelim orda hepberaber diye, düşünebiliyor musun? Gidemiyorum!
Çalışmak zorundayım çünkü..
İşte sonra dönüp dönüp kızacak birşey ararken, küfretmenin bir boka yarmadığını bile bile, çaresizce küfrediyorum..
Ve sonra, hiç yapmak istemediğim birşeyi yapıyorum:
Her gün evlerine gidip gerizekalı köpekleri pek değerli evlerine işemesin diye 1er saatimi harcadığım insanlara bakıyorum, "Lan" diyorum, "çalışmak zorunda olmayacak kadar imkan sahibi olmak benim hakkım lan sizin değil! sktirin gidin lan ben oturcam o evde!!"

Sonra dönüyorum dönüyorum başa.
"Kızım" diyorum, "boşver, boşver bırak bir kere de böyle olsun. Halen seçtiğin yoldasın, bak, 1 yıldır buradasın, gördüğün büyük düşleri yaşıyorsun, yenilerini görüyorsun. Evini de tuttun, sevdiğin işi yapıyosun, boşver haftanın 7 günü olsun, bir süre katlan." diyorum.
Telkin ediyorum kendime; "sakinleş" diyorum, "sakinliğe ihtiyacın var" diyorum, sıfırlıyorum beynimi yatarken. Sabah evden çıkınca dön başa, yeniden bas küfürleri...

Ama ne olursa olsun, en azından, hayatımı çok güzel şeylerle doldurduğumu düşünüyorum. Belki 5 belki 10 yıl sonrasında yaşıyor olacağımı bilemeyiz ki.. Dünyanın da yeterince içine etti insanoğlu çünkü, hazırladı kendi sonunu...
Bir yandan anın tadını çıkarmaya çalışıp bir yandan yarınımı garantiye almak zorunda olmak; işte en çok bu çelişki yoruyor beni -ki herkes aslında aynı dertten muzdarip, bir ben değil, biliyorum.. Ama bazen şu dünyada bir tek ben bunları çekmek zorundaymışım gibi hissediyorum...


İsyanım var ulan!.....



-------

13 yıl sonra gelen 2020 editi:
Halen yaşıyorum :) Bu yazıdaki isyanlarımı da aştım. O hoooo... Nerelerden geçtim de bugünlere geldim =) Halen aynı sektörde ve bir serbest meslek çalışanı olarak devam ediyorum. Halen bu yazıda bahsettiklerim gibi insanlara denk geliyorum. Ama artık beni rahatsız etmiyor. Hayatımdan memnunum!
İyi ki 13 sene evvel o yollardan geçmişim. Seviyorum kendimi, hiç de pesimist değilim şimdi (tamam tamam, arada tutuyor karamsarlık ama azıcık ucundan geçiyor aklımın sonra gidiyor)
=)

Ha, bu süreçte şehrin daha da içine ettiler. O başka...