27 Kasım 2008

dün çok güzel yağmur yağdı. İstiklal'de şemsiyesizce yürürken çevredeki insanların neredeyse hepsi şemsiyeli ya da üstüne başına poşet geçirmiş halde yağmurdan kaçıyorlardı. ben sırıta sırıta ve yavaş adımlarla yürüyüp tadını çıkarıyordum. bir de peyote'de adı "edat" olan bir kız gördüm..
bir de tarabya'da, içinde yılbaşı için süslenmiş çam ağacı olan bir ev gördüm.. fotoğraf biraz titrek ama yine de belli oluyor. en üst katta ışıklandırılmış çam ağacı, alt katın penceresinde ise mavi ışıklandırma var.

bu işte bir iş var demiştim. birşeyler iyiye giderken birşeylerin de kötü gitmesi mecbur mudur?
boşver, eskisi gibi kalsın...





bir de şunları yazmıştım dün peyotedeyken:

(26.11.2008 - 00:15)

beynimin ufakta ufaktan uyuşmaya başladığını hissediyorum.
peyote...
yaklaşık 4 saattir buradayım. bu içtiğim 3üncü bira, 6ncı sigara. çok birşey değil. OAK sahnede. biten parçayı alkışlamak için yazmayı kesiyorum...
sıradaki parçanın ismi surrender imiş. güzel.. pek güzel..
neden yazdığımı da bilmiyorum aslında. sadece içimden geldi. yazıma bakıyorum da ne kadar kayık...

gözlerimi kapattım, yerçekimi yokmuş gibi bir his yaşadım.
evet...
güzel....
kapatmalıyım gözlerimi...

içsel takılmaktayım. fena halde. iyi geliyor. sanki...
evet iyi.

not kağıdında yazan markanın ismi gibi, new life..

sıradaki parçanın ismi ise "piyanolu eski parça" imiş. bir sıcaklık ve ağrımsı his hissediyorum. sıcaklık elmacık kemiklerimde, ağrımsı his ise midemde. şişkin, taş oturmuş gibi. zor. tarif etmek zor.

çok acayip göründüğümden eminim. sahneye çıkmak için kullanılan basamağa oturmuş sahnenin üstünde not kağıtlarına yazı yazan hatun.. tek başına, bira içiyor...
acaba çevremdekiler ne düşünüyor hakkımda? farkındalar mı? sahnedekiler peki?

bunları yazarken dirseğimde değişik bir kasılma yaşıyorum. çok uykum var, ama sarhoş değilim, bilincim tamamen yerinde.

acaba şu içsel gücüm kafamdakilerin olmasını sağlar mı?...

Hiç yorum yok: