04 Aralık 2008

hepsi yanılsama

Çarşambalarım acayiptir. perşembelerim daha da acayip ama şu an konumuz acaip geçen bir çarşamba günü.

dün, otobüste tarabya'ya giderken, saat 14:32'de boğaziçi köprüsünün altından geçmekte olduğumuz sırada kulaklığımda radiohead - paranoid android çalıyordu ve iki sıra önümde oturan çiftin 3 yaşlarındaki çocuğunun ağlama sesi kulaklığımı delip beynime ulaştığında "oha" dedim.. çünkü çocuk, thom yorke'ün "rain down, come on rain down on me" derkenki sesiyle aynı tonda ağlıyordu.. şarkıya eklenmiş bir efekt gibi oldu..

bu belli etmişti zaten günün acayip geçeceğini.

sonrasında peyote'deydim. ars longa dinleyecektim. bardan aldığım not kağıtlarına yine birşeyler yazdım...

yine aynı yer, yine aynı pozisyon. bu defa 2nci biramı içiyorum. ars longa henüz başlamadı. ama bu kez 24 saattir uyanık durumdayım.
her an ağlayabilirmişim gibi geliyor. "istanbul uyurken"i söylüyordum kendi kendime, gözlerimi kapattığımda yine aynı yerçekimsizlik hissini yaşadım... oysa ki "edhearcrowl" çalıyor imiş. tabii ismi buysa. tam göremedim bilgisayar ekranından.
bazen içimden çok şey geliyor. bir de yapabilecek kadar cesur olabilseydim.. ya da otostopçunun galaksi rehberindeki o silaha sahip olabilseydim...
ağlasam ne değişir şu an?
"yaşanmamış hiçbir şey kalmasın hayatımda" ama yaşanmamış olarak kalacağını düşündüğüm şeyler var orada işte.. sinir bozucu olan da bu ya...
bazen insanların benim bir gerizekalı olduğumu düşündüklerine inanıyorum.
BAŞARDIM! sonunda başardım. evet yaş geliyor gözlerimden.. "istanbul uyurken ağlarım yalnızlığıma"
hepsini ben yaptım. kendi beynimde kendim yarattım. sebebi benim. sonucu da benim. o yüzden hiçbir şeye pişman olmamam gerekiyor.
suede - europe is our playground çalıyor.
sanırım bunu yapacağım. "istanbul uyurken" çalarken sahneye fırlayıp sinan'la beraber söyleyeceğim...

KORKUYORUM.
çok şey istememiştim. sadece.. neyse boşver, kimse yaralanmasın.
KAHRETSİN!
23:28 ars longa sahnede. "bir son" ile.
ardından çalan "istanbul uyurken"de ne kadar istesem de fırlayamadım sahneye. dizlerim titriyor. uzun zaman olmuştu katıla katıla ağlamayalı. sanırım bu ilkdördün ruhundan.
oysa ki neler demek geliyor içimden.. oysa ki ne kadar
saçma sapan!..
cesaret biraz. cesaret. sahneye fırlayıp şarkıyı söylemek için biraz cesaret.
yalnızım, tekten yalnızım..


yaptım. o cesareti buldum ve fırladım sahneye. şarkının sonuydu. kapatıp gözlerimi "ve gelmedi hiç gelecek" dedim mikrofona. indim. daha da ağladım sonra. çünkü gelmeyecekti hiç gelecek. o cesareti bana verene gidip sarılarak ağladım. birine sarılarak ağlamak, üstelik sarıldığın kişinin sesiyle büyülendiğin kişi olması. ona sarılıp ağlamak, onun şarkılarını dinleyip ağlamaktan çok daha huzur vericiymiş.


sanırım bugün itiraf günümdeyim. haydi bakalım...




ve günün sonunda kendi kendime şunları itiraf ettim.
evet. hepsini ben yaptım. hepsi yanılsama. ben yaptım.
ben.
yaptım.
yanılsama.

(ah bu da kalbim, yarattı deveyi dehşet içinde)
(kimse yok aslında hepsi aklımda)



Edit:   Yıllar sonra denk gelip de youtube'da bu konserdeki "istanbul uyurken"in videosunu buldum...

Hiç yorum yok: